CHP için, Kemal Kılıçdaroğlu’nun emekli edildiği kurultay, pek çok kişi için partide gücü elinde bulunduran baronların döneminin biteceği, parti içinde artık demokratik yöntemlerin işlemeye bir sürecin başlangıcı olarak kabul edilmişti. Nitekim yeni Genel Başkan Özgür Özel, gerek kurultay öncesi, gerekse kurultay sonrasındaki söylemleriyle hep bu yöndeki umutları yeşertti.
Aynı Özgür Özel, yerel seçim sürecinin startını verirken üzerine basa basa örgütün ve halkın istediği isimlerin aday gösterileceğini tekrarladı durdu. Örgüt denetiminde aday yoklaması, memnuniyet anketleri ve ön seçim gibi yöntemler bu süreçte Özgür Özel’in ağzından hiç düşmedi. Parti Meclisi’nin bazı seçim bölgelerinde adayları onaylamasından sonra yapılan “memnuniyet anketleri tamamlandıkça diğer adalar da açıklanacak” şeklindeki söylemler iyimserliği hep diri tuttu.
ÖNERİ RAPORLARINA NE OLDU?
Ve bu atmosferde 10 Ocak’a gelindi. O gün, bizzat Genel Başkan’ın seçim bölgelerinden gelen raporların ışığında MYK’ya öneri raporu sunacağını vurguladığı Değerlendirme Komisyonu Başkanı Murat Karayalçın, çok sayıda PM üyesinin önerisi ile Ankara’da Kuşadası anketlerinde açık ara önde çıkan eski başkan Özer Kayalı ile bir araya geldi. Zira, aralarında Kuşadası ve Söke’nin bulunduğu pek çok seçim bölgesinin MYK ve PM’de gündeme geleceği tarihin 18 Ocak olması öngörülüyordu.
Ne var ki, Karayalçın-Kayalı görüşmesinden sadece birkaç saat sonra henüz raporu tamamlanmamış Kuşadası MYK gündemine geliverdi. Ve o MYK’nda, gerek anketlerde, gerekse yoklamalarda adı ilk 3 içinde bile anılmayan, daha basit bir deyimle istenmeyen Ömer Günel’in isminin PM’nde onaylanmasına karar verildi. Nitekim PM de Kuşadası için yangından mal kaçırır gibi önüne getirilen o ismi onaylayıp geçti gitti.
10 Ocak’ta toplanan PM’nin Hatay Büyükşehir adı istenmeyen adam ilan edilen AK Parti patentli Lütfi Savaş’ı, Bergama için de MYK’dan gelen CHP kökenli Ali Bor’un üzerini çizip AK Parti kökenli Tanrju Çelik’i onaylaması ister istemez bizzat Genel Başkan’ın açıkladığı aday belirleme yöntemlerini tartışmaya açtı. Bu noktada da ortaya, MYK’ya giden isimlerin nasıl belirlendiği, Değerlendirme Komisyonu’nun nasıl işlevsiz kaldığı soruları ortaya çıktı. Biraz araştırınca sonuca ulaşmak zor olmadı.
KARAYALÇIN DUBLÖR OLDU
İdealist bir sosyal demokrat olan Murat Karayalçın’ın başkanlığını yaptığı o komisyonun üyelerinden biri şaibeli Kuşadası ziyaretleri ile gündeme gelen Seyit Torun. Bir diğeri ise adı yakınlarına adaylık yolu açmaya çalıştığı iddia edilen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba. Eski Genel Sekreter Bihlun Tamaylıgil ile Gökhan Günaydın’dan oluşan Değerlendirme Komisyonu’nun Karayalçın’ın tüm girişimlerine rağmen yerel seçim süreci başladığında beri sadece bir kez toplanabildi. Zira Torun ve Ağbaba, komisyon yerine kendileri öneride bulunmak adına o oluşumun görevini yapmasına hiç izin vermedi. Nitekim ortada hazırlanmış bir rapor olmadığı için de hep, partideki varlıklarını sürdüren baronların dediği oldu. Tıpkı 10 Ocak’ta olduğu gibi. İşte o gün de Karayalçın’ın Kuşadası konusunda rapor hazırlamak istediği öğrenilince Seyit Torun, Veli Ağbaba, Ömer Günel’in hamisi Bülent Tezcan, yine Günel’in iş ortağı ve mason dostu MYK Üyesi Murat Bakan, İzmirli Parti Sözcüsü avukat Deniz Yücel güçlerini birleştirip Günel ismini önce MYK’na, ardından da PM’ne taşıyarak kirli tezgahı tamamladılar.
AYNI TAS, AYNI HAMAM!
Aslına bakarsanız 10 Ocak’ta yaşananlar CHP için bir ilk değildi. 2019 seçimlerinde de Kuşadası’ndaki yoklamalardan Özer Kayalı öne çıktı. Ancak o dönemde de Kuşadası raporunu hazırlayan isim Murat Bakan’dı. Yani Ömer Günel’e genel vekalet verecek kadar yakın olan İzmirli avukat Murat Bakan. O dönemde de CHP MYK’undan Özer Kayalı ismi çıkmasına rağmen Bülent Tezcan devreye girmiş, PM’nden Ömer Günel adı çıkmıştı. Anlayacağınız CHP’deki değişim sadece isimlerden ibaret kalmış. Oyun aynı, anlayış aynı. (İ.A.)
Yanıt Bırak
Yanıtı İptal EtPopüler Haberler
Anket

Hangi haber sitesini daha sık kullanıyorsunuz?
Güncel
Son Yorumlar
-
tarafından Sabiha
Muhteşem yorummmm
-
tarafından Kuşadalı vatandaş
by Serkan diye saçma sapan bir restoran meyhane yaptılar milli parkın içine!!!!!! Çok lazımdı sanki?????? by Serkan nedir ya? Serkan kim?? Gitmiş aynı adam şimdi de Karasu koyunda da plajın üstüne denize sıfır kalana kadar şemsiyeler şezlonglar koymuş parayla veriyor. Böyle bir saçmalık var mı ya????
-
tarafından Bahattin Karakaya
Merhaba, Kuşadası’nda Bir Ağustos tarihinden itibaren misafir olarak kalmaktayım. Daha önceki yıllarda da tatil amaçlı bulundum. Kuşadası’na her gelişimde Dilek Yarım Adası Milli parkına da gitmekteyim. 52 yıl önce İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden mezun olarak aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Namrun Orman Bölge Şefliğinde göreve başladım. Yedi sene bu bölge müdürlüğünün Mut, Erdemli gibi farklı yerlerinde orman bölge şefliği yaptım. Çalıştığım bölgeden de anlayacağınız gibi yüzlerce orman yangınında bulundum. İlerleyen yıllarda orman İşletme Müdürlüğü hatta Orman Bölge Müdürlüğüne kadar taşrada bulunan bütün görevlerde çalıştım. Büyük küçük yüzlerce yangının söndürülmesinde yangın idare amirliği yaptım. Özgeçmişimden kısaca bahsetmemin nedenine gelince; Meslek duyarlılığı ve doğa sevgisi diyelim. Gördüklerim karşısında panikteyim. Dilek yarımadası harika bir doğal güzellik ama her an kaybedilmekle yüz yüze. Her yanı ormanla kaplı koca bir yarımada. Ama yangın öncesi alınması gereken tedbirlerden hiç birisi alınmamış. Yarım adanın ucundan başlayacak bir yangın Söke’de son bulacaktır. Rüzgarı hiç eksik olmayan bir bölge olması nedeniyle yangın çıktığında durdurmak için şerit açılacak zaman olmayacak ve yangın hızla ilerleyecektir. Halbuki şimdiden yangın şeritleri açılsa şeritlerin iki tarafında yangına dayanıklı türler ile şeritler takviye edilse ve her yıl bu şeritler iki defa temizlense bir yangın çıktığında müdafa hattı hazır olur ve yangın savaşçıları ateşi bu siperlerde bekler. Alevler geldiğinde de itfaiye araçları ve arazözler ile hızlıca söndürürler. Buna karşı hemen şu savunmaya geçişecektir. Efendim milli parklara dokunulamaz. Biz dokunmazsak yangın yok eder. Burada başlayacak bir yangını sürekli batıdan esen bir rüzgar varken ne uçak nede helikopter söndüremez. Bu alanlarda mangal yakılması gibi ateşli piknik yapılmasına izin verilmesi tam bir cinayettir. Şahsi kanaatimce Dilek Yarımadası için orman yangınına karşı acil eylem planı yapılmalı ve hiç vakit kaybetmeden uygulanmaya geçilmelidir. Çünkü bu hali ile Dilek Yarımadası Milli Parkı yanmaya mahkümdür.