clock December 24,2023
KÜÇÜK MENDERES NEHRİ KİRLİLİĞİ VE EKOTURİZM

KÜÇÜK MENDERES NEHRİ KİRLİLİĞİ VE EKOTURİZM

Bugünkü yazım da Küçük menderes nehrindeki kirliliğin, Ekoturizmi ve onun bir çeşidi olan Sağlık turizmi üzerine etkilerini irdelemek ve kamuoyunun bakış açısını tekrar bölgenin rehabilitasyonu ve ıslah edilmesi için yapılan çalışmalara çekmek istedim.

İnsanoğlu Egosu yüksek bir canlıdır. Doğanın sadece kendisine verildiğini sanarak yüzyıllar boyu doğayı kendi menfaatlerine göre kullanmış ve aşırı derecede kirletmiştir. Kirletmeye de devam etmektedir. Daha sonra çevre bilinci gelişmiş, dünyada insanoğlundan başka canlıların yaşadığını ve çevresel kirliliğin insan sağlığına zarar verdiğini görmüş, verdiği zararları en aza indirmek ve yeni kirlilikler oluşmasın diye bir dizi önlem almaya çalışmıştır. Kısacası egosantrik bir yaklaşımdan ekosantrik bir yaklaşıma doğru evrilmiştir. Zamanla ekoturizm doğmuştur.

Ekoturizm; Doğal bölgelere yapılan çevreyi korumayı ve yöre halkının refahını arttırmayı amaçlayan Yerel halkın bütünlüğüne saygı duyarken ekosistemin korunmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunan aydınlatıcı, bilgilendirici doğa seyahatleridir.

Ekoturizm çeşitlerine baktığımızda;

Akarsu turizmi, Kuş gözlemciliği, Sağlık turizmi, İnanç turizmi, Dağcılık, trekking Yayla turizmi Balon turizmi, Antik Kentler ve Tarihi Çekim Merkezleri, Botanik turizmi Av turizmi, Sualtı dalış, Kamp karavan turizmi Hava sporları Özel ilgi turizmi, Tarım ve çiftlik turizmi gibi birçok çeşidi vardır.

Selçuk ve çevresi özellikle Pamucak bölgesi ekoturizm için paha biçilmez bir yerdir. Sağlık turizminin çeşitlendirmesini bir önceki yazımda anlatmıştım. Kısaca tekrar hatırlarsak Sağlık turizmi; medikal turizm, termal turizm ve yaşlı ve engelli turizmi diye 3 e ayrılmaktaydı. İşte 3. Turizm çeşidi olan 65 yaş üstü sağlıklı insanların ya da seyahat etmesinde sakınca olmayan engelli kişiler için bölgemiz bir cazibe merkezi konumundadır. Ancak, bölgedeki ekolojik olumsuzluklar nedeniyle  bölgeye  az miktarda ekoturist gelmektedir (Antik Kentler ve Tarihi Çekim Merkezleri ve inanç turizmi çok azda olsa karavan ve kamp turizmi için) . Bölgemize daha çok normal turist gelmektedir. Bu da 4-5 aylık bir süreci kapsamaktadır.

Ekolojik olumsuzluklara bir göz atarsak Selçuk ve Pamucak bölgesinin en büyük düşmanı Küçük Menderes Nehri’nin kirliliği ve bunun getirdiği olumsuzluklardır.

Küçük Menderes Nehri Ege Bölgesi’ndeki jeolojik hareketlerle oluşan Bozdağlar ve Aydın Dağları arasından doğar ve Ege Denizi’ne dökülür.

Bozdağlar’dan doğarak 129 km ( bazı kaynaklarda 175 km yazmaktadır)  yol kat eder, Selçuk ilçesinin Pamucak sahilinde denizle buluşur. Nehir taşıdığı alüvyal topraklarla Efes liman kentini denizden uzaklaştırmıştır.  Şu an Pamucak denizi de aşırı bir sığ hale gelmiştir.

Suladığı bereketli ovadaki önemli yerleşim yerleri şunlardır: Selçuk, Ödemiş, Tire, Torbalı, Bayındır, Kiraz ve Beydağ.

Küçük Menderes Nehri ilçemize  Alüvyal toprak dışında  kimyasal ve biyolojik çok kirli bir su taşımaktadır. Küçük Menderes Nehri-Selçuk İstasyonunda ölçüm sonuçları değerlendirildiğinde, IV. sınıf (Çok Kirlenmiş Su) su kalitesi özelliği taşıdığı tespit edilmiştir.  Kirliliği bertaraf edip normal ekolojik hayata ve temiz bir nehre kavuşabilmek için sorunu bulmak lazım.  Ülkemizin ilgili bakanlıklarının bu sorun üzerine çalışmalar yaptığını ve eylem planları hazırladıklarını biliyoruz. İzmir Büyük Şehir Belediyesi ve ilgili 6 ilçe belediyesinin bu konu üzerinde valilik ve kaymakamlıklar tarafından kurulan komisyonlarda soruna çözüm odaklı çalıştıklarını görmekteyiz. İzmir Büyük Şehir Belediyesi İZSU genel müdürlüğünün çalışmalarını izlemekteyiz. Herkes bir şeyler yapmaya gayret ediyor. Maalesef  hala tam çözümlenebilmiş değil.

Çözüm sağlayabilmek için sorunların tek tek bulunması ve ona yönelik çalışmalar yapmak gerekir. Burada Esas sorunun su kalitesinin bozulması olarak görüyoruz.

Suyun kalitesini bozan etmenlere bakacak olursak ;

 

  • Doğrudan evsel atık su deşarjları
  • Düzensiz katı atık depolama
  • Yetersiz endüstriyel atık su arıtımı
  • İleri endüstriyel atık su arıtım gereksinimi
  • Zeytincilik işletmeleri kaynaklı sızıntı suları
  • Akaryakıt istasyonları kaynaklı yağlı atık sular
  • Sulamadan dönen suların kirliliği
  • Pestisit ve gübre kullanımı
  • Hayvan atıkları
  • Yetersiz iyi tarım uygulamaları
  • Yetersiz akarsu ıslahı
  • Erozyon
  • Madencilik
  • Jeotermal

 

Peki bu kirliliği ortadan kaldırmak için ne yapmalıyız ?

Öncelikle insan faktörünü çözümün en baş sorunu olarak ortaya koymalı ona göre önlemler almalıyız. Başta önce bölgede yaşayan ya da bölgeye sınırlı sürede gelen, çalışan ya da üreten  kişileri eğitmek ana amaç olmalıdır. Nehir yoluyla bölgemize gelen tehlikeli özellik gösteren atıkların , özellikle kanserojen, mutajenik ( genetik yapının bozulması) ,teratojenik ( anne karnında çocuğun anormal doğması) , ekotoksik ( çevre canlı ve bitkilere zararlı) , hava veya suyla yada bir asitle etkileşime girip çok tehlikeli zehirli gazlar oluşarak vücuda olumsuz etkilerini defalarca, bıkıncaya kadar anlatmalıyız.

 

Bence çözümdeki başarısızlığı burada arayabiliriz. Yazıma başlarken insanoğlunun egosantrik bir yapıda olduğunu söylemiştim. Kurulan komisyonlarda mutlaka psikolog,sosyolog gibi sosyal bilimcilerinde olması gerekmektedir.

Daha sonra ilgili komisyonlarımızın yerinde incelemeler, araştırmalar ve yapılan çalıştaylarda ortaya çıkardığı ve bir kısmını başarı ile yürüttüğü aşağıda detaylı yazdığım maddeler çözüldüğünde, yeniden tertemiz bir doğa için yeni bir sayfa açacağız.

 

  • Atık su arıtma tesisinin inşasına en acil ihtiyaç duyan yerlerin belirlenmesi,
  • Düzensiz depo sahalarının geçirimsizliğini sağlama amaçlı rehabilitasyonu
  • Düzenli depo sahalarının kapasite olarak yeterliliğinin sağlanması,
  • Atık yönetim sisteminin teşvik edilmesi ve desteklenmesi (atık ayırma, yeniden kullanım ve geri dönüşüm).
  • Endüstriyel Atık su arıtma tesislerinin kapasite artırımı ve iyileştirilmesi ihtiyacının tespiti
  • Zeytincilik işletmeleri arıtma ihtiyacının tespiti
  • Akaryakıt istasyonları arıtma ihtiyacının tespiti
  • İyi tarım uygulamalarının tanıtımı ve desteklenmesi (gübre ve pestisit kullanımı yönetimini de içerecek şekilde),
  • bitkisel bariyer, yeşil kuşak, teraslama bölgelerinin belirlenmesi
  • jeotermal deşarjların önlenmesi

 

yukarıdaki sorunları bölgesel çözdüğümüzde tertemiz  bir doğa yaratacağız yazamadım temiz bir sayfa açacağımı ifade ettim.  Neden böyle bir ifade kullandığımı anlatabilmek için haritaya biraz daha yukarıdan bakarsak;

Ege Denizi’ne, Türkiye sahillerinden, 7’si akarsu ağzı, 6’sı irili ufaklı evsel ve turistik yerleşim bölgesi, biri de endüstriyel yerleşim bölgesi olmak üzere toplam 15 noktadan atıksu boşaltımı yapılıyor.

Bunlar, 10 milyon nüfusa eşdeğer kirlenmeye neden oluyor Yunanistan tarafından, yaklaşık 3.6 milyon yerleşik nüfus ve geri kalanı da endüstriyel kullanımdan öngörülmek üzere toplam, 7.5 milyon eşdeğer nüfusluk bir kirliliğin Ege Denizi’ne verildiği hesaplanıyor. Çanakkale Boğazı’nın etkisi de eklendiğinde Ege Denizi’nin, 20 milyon eşdeğer nüfusa yaklaşan bir kirlilik yükü ile karşı karşıya olduğu ortaya çıkmaktadır.

Ekosistemin ve doğanın kirliliğini önlemek için sadece bölgesel değil ülkelerin oluşturacağı komisyonlara ve global çözüm önerilerine ihtiyaç vardır.

Sonuç olarak herkes kapısının önünü temiz tutarsa her yer tertemiz olur.

Kalın sağlıcakla

Yanıt Bırak

Yanıtı İptal Et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

Bizi Takip Edin

Anket

vote-image

Hangi haber sitesini daha sık kullanıyorsunuz?

17%
83%

Önemli Kategoriler

Son Yorumlar

  • user tarafından Sabiha

    Muhteşem yorummmm

    quoto
  • user tarafından Kuşadalı vatandaş

    by Serkan diye saçma sapan bir restoran meyhane yaptılar milli parkın içine!!!!!! Çok lazımdı sanki?????? by Serkan nedir ya? Serkan kim?? Gitmiş aynı adam şimdi de Karasu koyunda da plajın üstüne denize sıfır kalana kadar şemsiyeler şezlonglar koymuş parayla veriyor. Böyle bir saçmalık var mı ya????

    quoto
  • user tarafından Bahattin Karakaya

    Merhaba, Kuşadası’nda Bir Ağustos tarihinden itibaren misafir olarak kalmaktayım. Daha önceki yıllarda da tatil amaçlı bulundum. Kuşadası’na her gelişimde Dilek Yarım Adası Milli parkına da gitmekteyim. 52 yıl önce İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden mezun olarak aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Namrun Orman Bölge Şefliğinde göreve başladım. Yedi sene bu bölge müdürlüğünün Mut, Erdemli gibi farklı yerlerinde orman bölge şefliği yaptım. Çalıştığım bölgeden de anlayacağınız gibi yüzlerce orman yangınında bulundum. İlerleyen yıllarda orman İşletme Müdürlüğü hatta Orman Bölge Müdürlüğüne kadar taşrada bulunan bütün görevlerde çalıştım. Büyük küçük yüzlerce yangının söndürülmesinde yangın idare amirliği yaptım. Özgeçmişimden kısaca bahsetmemin nedenine gelince; Meslek duyarlılığı ve doğa sevgisi diyelim. Gördüklerim karşısında panikteyim. Dilek yarımadası harika bir doğal güzellik ama her an kaybedilmekle yüz yüze. Her yanı ormanla kaplı koca bir yarımada. Ama yangın öncesi alınması gereken tedbirlerden hiç birisi alınmamış. Yarım adanın ucundan başlayacak bir yangın Söke’de son bulacaktır. Rüzgarı hiç eksik olmayan bir bölge olması nedeniyle yangın çıktığında durdurmak için şerit açılacak zaman olmayacak ve yangın hızla ilerleyecektir. Halbuki şimdiden yangın şeritleri açılsa şeritlerin iki tarafında yangına dayanıklı türler ile şeritler takviye edilse ve her yıl bu şeritler iki defa temizlense bir yangın çıktığında müdafa hattı hazır olur ve yangın savaşçıları ateşi bu siperlerde bekler. Alevler geldiğinde de itfaiye araçları ve arazözler ile hızlıca söndürürler. Buna karşı hemen şu savunmaya geçişecektir. Efendim milli parklara dokunulamaz. Biz dokunmazsak yangın yok eder. Burada başlayacak bir yangını sürekli batıdan esen bir rüzgar varken ne uçak nede helikopter söndüremez. Bu alanlarda mangal yakılması gibi ateşli piknik yapılmasına izin verilmesi tam bir cinayettir. Şahsi kanaatimce Dilek Yarımadası için orman yangınına karşı acil eylem planı yapılmalı ve hiç vakit kaybetmeden uygulanmaya geçilmelidir. Çünkü bu hali ile Dilek Yarımadası Milli Parkı yanmaya mahkümdür.

    quoto