clock December 24,2023
Bir kraliçenin gözünden Ada’da konuşulmayan gerçekler

Bir kraliçenin gözünden Ada’da konuşulmayan gerçekler

Hayatını Kuşadası’a adayan Avrupa ve Türkiye eski güzeli Nazlı Deniz Kuruoğlu, Caferli, KUŞAKK ve Kadın Platformu’nda yaşadıklarını slkhaber.com’a anlattı

 

Yaşanan bunca kötü günler yüzünden insanoğlunun yaka silktiği 2020’yi uğurlarken konuştuk Nazlı Deniz Kuruoğlu ile. O’nu tanımayan, bilmeyen olmadığı için burada kim olduğunu anlatmaya niyetimiz yok. Zaten Avrupa ve Türkiye güzeli olarak adını tarihe yazdırmış bir isim. Kuşadası ve Caferli sevdası ise herkesin malumu.

Sıkı bir çevreci ve kadın hakları savunucusu. Hayatını adadığı Kuşadası’nda ne zaman kadın ve çevre eylemi olsa, en ön sıralarda hep o var. Mücadelecilik ruhuna işlemiş anlayacağınız. Ruhuna işleyen sadece mücadeleci yapısı değil ama… Kraliçelere yaraşır lider kimliği ile de pek çok insanın gözünde ve gönlünde çok özel bir yer edinmiş.

Kendisinin hiçbir zaman kullanmadığı bu sıfatı söyleşimizin başlığına taşımamızın nedeni de sevenlerinin gönlündeki yeri. Bu ilçenin havasına, suyuna, toprağına taşına olan sevdasının bugün ilçeyi yönetenlere örnek olması dileğimizi de ekleyerek röportajımıza başlayalım.

Pandemi koşulları nedeniyle telefonla gerçekleşen söyleşimiz doğal olarak Caferli ile başladı.

-Kuşadası ve Caferli ile tanışmanızdan başlayım istedim. Kuşadası’na ilk kez ne zaman adım attınız?

-Çocukluğum İzmir’de geçti. Doğal olarak çocukluğum sırasında Kuşadası’na çok sık geldim. Ama benim için Kuşadası ve Caferli’nin milat kabul edildiği tarih 1982. O zamanda beri Kuşadası’ndan ve Caferli’den hiç kopamadım.

-Caferli’nin hayatınızda çok özel bir yeri olduğunu bilmeyen yok. Nasıl bir Caferli hayal ediyorsunuz? Bunun bir örneği var mı?

-Bir kere Şirince gibi bir Caferli değil bizim hayallerimizi süsleyen köy. Bugün Şirince’de neredeyse Şirinceli hiç kalmadı. Satılan, sunulan ürünlere bakıyorsunuz hepsi bölge dışında üretilmiş şeyler. Oysa bizim Caferli hedefimiz, üretenin de, üretilenin de bu topraklara ait olması. En büyük amacımız konuklarımızı Caferli’de doğup büyümüş, hayatını Caferli’de sürdüren insanların ürünlerini satmak, satarken de tanıtmak. Ama o ürünler yine bu topraktan yetişmiş şeylerden yapılmalı. Yani buraya özgü olmalı.

-Bildiğim kadarıyla bu mücadelenizi Caferli Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği çatısı altında örgütlü bir biçimde sürdürüyorsunuz. Ve Caferli artık bilinen ve tanınan bir köy. Bugün hangi noktaya geldiniz?

-Dernek olarak gerçekten önemli etkinliklere imza attık. Şenlikler düzenledik, insanların dikkatini buraya çektik. Önemli de mesafe kaydettik. Caferli artık bilinen, tanınan bir yer olmaya başladı. Ama özelliklerimizi devam ettirmemiz için bu köyün korunması gerek.

-Koruma gerekiyorsa, bir tehlike var demektir. Nedir Caferli’yi tehdit eden tehlike?

-Caferli’nin en önemli özelliklerinden biri de yöresel mimarisi. Ancak son dönemlerde köyümüze karşı ciddi bir talep artışı var. Dışarıdan gelenler, farklı yapılar inşa etme derdinde. Oysa farklı yapılaşma köyün doğal özelliklerini bozar. Bunun önüne geçmek istiyoruz. Köyümüzün mimari olarak da koruma altına alınmasını istiyoruz. Bu konuda Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel’in Caferli’nin korunması konusunda verdiği söz var. Umuyorum önümüzdeki yıl içinde bu konuda gerekli düzenlemeler yapılacak ve burada doğal dokuya aykırı yapılaşmanın önü kesilecek.

-Biliyoruz ki Kuşadası’ndaki sosyal faaliyetleriniz Caferli Köyü ile sınırlı değil. Aynı zamanda bir Kuşadası Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi (KUŞAKK) gönüllüsü ve ortağısınız. Bizim de yakından izlediğimiz bir girişim bu. KUŞAKK’da son durum ne? Gelinin noktayı ve bu yolculuğu bir de sizden dinlesek…

-Bugün geldiğimiz nokta harika. Ama bu noktaya gelebilmek için çok ter döktük. Yöneticilerimiz, üyelerimiz büyük emekler harcadı. Şu anda bunun karşılığını almaya başladık yavaş yavaş. Bugün Türkiye’nin en büyük dijital platformunda ürünleri pazarlanan bir markayız artık. En güzel tarafı ürünlerimizle bir taraftan Kuşadası’nın çatı kuşları gibi kültürel değerlerini tanıtıyoruz, bir taraftan da kadın emeğini değerlendiriyoruz. Düne kadar proje üretmeye çalışan bir kuruluşken, bugün insanların projelerinin hayata geçmesi için başvurduğu bir çatıya dönüştük. Eminim ki şu pandemi dönemi bittikten sonra eski hızımızla büyümeyi sürdüreceğiz.

-Büyüme derken?

-Dediğim gibi sürekli yeni projeler geliyor. Bunları değerlendirip ürün yelpazemizi genişleteceğiz. Şu anda bir seramik atölyesi kurma çalışmalarımız hızla devam ediyor. Bunun ardından aromatik bitkileri ve yerel yöntemleri kullanarak tarım ürünlerimizin değerlendirme aşaması var. Sanırım normale dönmeye başladığımızda KUŞAKK Kuşadası’nı tanıtan en önemli kuruluşlardan biri olacak. Hepsinden önemlisi de bunu kadın emeğini değerlendirerek yapacak. Yani kadınlar yapacak.

-Bundan ben dahil pek çok insanın zerre kadar kuşkusu yok. Yok ama son dönemde nedense Kuşadası Belediyesi kooperatif ortaklığından çekildi. Üzerine bir de yeni bir kadın kooperatifi kurdurdu. Bu konuda ne diyeceksiniz?

(Burada belki bir hayal kırıklığından, belki de kırgınlıktan kaynaklı bir derin iç çekiş telefonun ucundan bile dikkatimizi çekiyor. Zaten sohbetin kalanında ses tonuna bile yansıyan burukluk, sözleriyle ifade etmese bile çok şeyi anlatmaya yetiyor.)

-Dilerim o arkadaşlar da KUŞAKK gibi başarılı olmayı başarır. Bizim için önemli olan kadın. Kadın emeği değerlensin, üreten kadın hakkını alsın yeter.

-Kuşadası’ndaki sosyal faaliyetleriniz bunlarla sınırlı değil. Ne zaman bir çevre eylemi, kadına şiddete yönelik bir söylem olsa oradasınız. Sivil Toplum örgütlerinde neler yapıyorsunuz?

-Bir kere doğa konusunda inanılmaz hassasız. Çevreyi korumak sadece kadının değil, her bireyin görevi. Kuşadası’nda bu anlamda başardığımız en önemli iş, bu bölgede yapılmak istenen Jeotermik Santrallara karşı mücadelemiz oldu. Düşünsenize karşı çıkmasak, sağlam durmasak Güzelçamlı ve Davutlar Bölgesi’nde 16 kuyu açılacaktı. Örgütlü ve planlı mücadelemiz ile bunun önüne geçtik. Bundan sonra da bu ve bunun gibi her tür tehdide karşı direnişimiz sürecek.

-Sizin bir de kadın hakları konusunda çalışmalarınız var. Bir ayağınızda Kuşadası Kadın Platformu’nda. Burada neler yapıyorsunuz?

-Kadın platformunun amacı belli. Toplumu kadın hakları ve kadına şiddet konusunda bilgilendirmeye çalışıyoruz. Ancak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yalnız olmadığımızı öğrendik. O gün bizimle birlikte bir başka Kadın Platformu da bildiri okudu. Aslında söylediklerimiz ve yapmak istediklerimiz aynı şeyler. Ama ne hikmetse Kent Konseyi, kendisine bağlı yeni bir Kadın Platformu kurma gereği hissetmiş. Ne diyelim?

Not: Nazlı Deniz Kuruoğlu, burada sohbetimize noktayı koydu. Ama kafamızda deli sorular bırakarak. Eminim ki cevabını bilseydi, açık yüreklilikle bizimle paylaşırdı. Paylaşmadığına göre sormak gazeteci olarak bile düştü:

  • Ortada bir Kadın Kooperatifi varken, üstelik rüştünü ispat etmiş, Türkiye’ye örnek olmuş bir kooperatif varken Kuşadası Belediyesi’nin yeni bir kooperatif kurma amacı ne?
  • Adalı kadının sesini tüm Türkiye’ye duyuran, en sıkı örgütlere ders verecek çalışmalar yapan bir Kadın Platformu varken, Kuşadası Kent Konseyi, neden yeni bir platform kurdurma ihtiyacı duydu?

Eğer bu sorulara samimiyetle yanıt verecek biri çıkarsa,  dinlemeye ve okurlarımızla paylaşmaya hazırız.

Yanıt Bırak

Yanıtı İptal Et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

Bizi Takip Edin

Anket

vote-image

Hangi haber sitesini daha sık kullanıyorsunuz?

17%
83%

Önemli Kategoriler

Son Yorumlar

  • user tarafından Sabiha

    Muhteşem yorummmm

    quoto
  • user tarafından Kuşadalı vatandaş

    by Serkan diye saçma sapan bir restoran meyhane yaptılar milli parkın içine!!!!!! Çok lazımdı sanki?????? by Serkan nedir ya? Serkan kim?? Gitmiş aynı adam şimdi de Karasu koyunda da plajın üstüne denize sıfır kalana kadar şemsiyeler şezlonglar koymuş parayla veriyor. Böyle bir saçmalık var mı ya????

    quoto
  • user tarafından Bahattin Karakaya

    Merhaba, Kuşadası’nda Bir Ağustos tarihinden itibaren misafir olarak kalmaktayım. Daha önceki yıllarda da tatil amaçlı bulundum. Kuşadası’na her gelişimde Dilek Yarım Adası Milli parkına da gitmekteyim. 52 yıl önce İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden mezun olarak aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Namrun Orman Bölge Şefliğinde göreve başladım. Yedi sene bu bölge müdürlüğünün Mut, Erdemli gibi farklı yerlerinde orman bölge şefliği yaptım. Çalıştığım bölgeden de anlayacağınız gibi yüzlerce orman yangınında bulundum. İlerleyen yıllarda orman İşletme Müdürlüğü hatta Orman Bölge Müdürlüğüne kadar taşrada bulunan bütün görevlerde çalıştım. Büyük küçük yüzlerce yangının söndürülmesinde yangın idare amirliği yaptım. Özgeçmişimden kısaca bahsetmemin nedenine gelince; Meslek duyarlılığı ve doğa sevgisi diyelim. Gördüklerim karşısında panikteyim. Dilek yarımadası harika bir doğal güzellik ama her an kaybedilmekle yüz yüze. Her yanı ormanla kaplı koca bir yarımada. Ama yangın öncesi alınması gereken tedbirlerden hiç birisi alınmamış. Yarım adanın ucundan başlayacak bir yangın Söke’de son bulacaktır. Rüzgarı hiç eksik olmayan bir bölge olması nedeniyle yangın çıktığında durdurmak için şerit açılacak zaman olmayacak ve yangın hızla ilerleyecektir. Halbuki şimdiden yangın şeritleri açılsa şeritlerin iki tarafında yangına dayanıklı türler ile şeritler takviye edilse ve her yıl bu şeritler iki defa temizlense bir yangın çıktığında müdafa hattı hazır olur ve yangın savaşçıları ateşi bu siperlerde bekler. Alevler geldiğinde de itfaiye araçları ve arazözler ile hızlıca söndürürler. Buna karşı hemen şu savunmaya geçişecektir. Efendim milli parklara dokunulamaz. Biz dokunmazsak yangın yok eder. Burada başlayacak bir yangını sürekli batıdan esen bir rüzgar varken ne uçak nede helikopter söndüremez. Bu alanlarda mangal yakılması gibi ateşli piknik yapılmasına izin verilmesi tam bir cinayettir. Şahsi kanaatimce Dilek Yarımadası için orman yangınına karşı acil eylem planı yapılmalı ve hiç vakit kaybetmeden uygulanmaya geçilmelidir. Çünkü bu hali ile Dilek Yarımadası Milli Parkı yanmaya mahkümdür.

    quoto