Kuşadası Belediyesi’nin ekmek teknesini elinden alıp kapı dışarı ettiği esnaf, pazaryerlerinde kurulan düzeni anlattı…
İşletmesini belediye şirketi Arya’nın yürüttüğü Nazilli Pazarı’ndaki işyeri hiçbir gerekçe gösterilmeden elinden alınan esnaf Ömer Ağır, Kuşadası’ndaki pazaryerlerinde uygulanan tahsisler konusunda inanılmaz iddialarda bulundu. Pazar tezgahlarının geçimini pazarcılıkla sağlayanlara değil, yönetimde adamı olanlara peşkeş çekildiğini söyleyen yılların pazarcı esnafı, “Tahsis sahipleri bu tezgahları başkalarına pazarlayarak havadan para kazanıyorlar” diye konuştu.
Nazilli Pazarı’nda kadın giyim eşyaları sattığı A-7 numaralı işyerinin sözleşmesini yenilemek için gittiği Arya’da, ekmek teknesinin bir başkasına kiralandığını öğrenen Ömer Ağır, pek çok pazarcı esnafının kendisi gibi mağdur edildiğini söyledi. İşyerini geri alabilmek için çalmadık kapı bırakmayan pazarcı esnafı Ağır, “Kime gittiysem, ne yaptıysam sonuç alamadım. Bana yazılı bir hiçbir bildirim yapmadan dükkanımı başka birine vermişler. Gerekçe olarak başkasına kiraladığımı gösteriyorlar. Bütün Pazar esnafı benim işyerimi bir başkasına kiralamadığımı biliyor. Hepsi de tanıklık etmeye hazır. Ama arkam olmadığı için beni harcadılar” dedi.
Yardım istemek için geçmişte avukatlığını yapan Belediye Başkanı Ömer Günel’i bile aradığını ifade eden Ömer Ağır girişimleri için şöyle konuştu:
“Ama telefonundan beni engelledi. Mesaj bile atamıyorum. Derdimi kime anlatacağımı şaşırdım. Sezon açılacak diye borç-harç mal aldım. Mallar da elimde kaldı. Satamazsam ancak sobada yakılır. Ben ekmek paramı bu işten kazanıyorum. Mallarımı mı yakayım, kendimi mi? Ne yapacağımı şaşırdım.”
2019 ve 2020 yıllarında kira bedellerinin peşin tahsil edildiğine dikkat çeken pazarcı Ömer Ağır, “2 yıl boyunca paraları toplayıp bir kez bile pazara uğramadılar. Ne maske, ne hijyen denetimi yapıldı. Benim işyerimi başkasına verdiğimi iddia edenler pazarın önünden bile geçmedikleri halde, böyle bir gerekçe göstererek kolumu kanadımı kırıyorlar. Benim durumumda başka arkadaşlar da var. Arkası olmayanların elinden dükkanları alıp eşe-dosta veriyorlar. O’nlar da başkalarına kiralıyor. Arada dönen paraları herkes biliyor. Birileri para kazansın diye pazarcı esnafını göz göre göre mağdur etmek insanlığa yakışmaz. Bu ülkede namusumuza çalışıp para kazanmak suç mu oldu?” şeklinde konuştu. Ağır, Kuşadası ziyaretinde durumunu anlatmak için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmeyi de denediğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Benim hakkımda eylem yapacak iddiasında bulunmuşlar. Bu yüzden polis yanına bile yaklaştırmadı. Demek ki, gerçeklerin ortaya çıkmasından korktular. Bana mahkemeye gitmekten başka bir şans bırakmadılar. Eğer yargıda da kısa süre içinde çözüm bulamazsam ne yapacağımı bilemiyorum.”
Yanıt Bırak
Yanıtı İptal EtPopüler Haberler
Anket

Hangi haber sitesini daha sık kullanıyorsunuz?
Güncel
Son Yorumlar
-
tarafından Sabiha
Muhteşem yorummmm
-
tarafından Kuşadalı vatandaş
by Serkan diye saçma sapan bir restoran meyhane yaptılar milli parkın içine!!!!!! Çok lazımdı sanki?????? by Serkan nedir ya? Serkan kim?? Gitmiş aynı adam şimdi de Karasu koyunda da plajın üstüne denize sıfır kalana kadar şemsiyeler şezlonglar koymuş parayla veriyor. Böyle bir saçmalık var mı ya????
-
tarafından Bahattin Karakaya
Merhaba, Kuşadası’nda Bir Ağustos tarihinden itibaren misafir olarak kalmaktayım. Daha önceki yıllarda da tatil amaçlı bulundum. Kuşadası’na her gelişimde Dilek Yarım Adası Milli parkına da gitmekteyim. 52 yıl önce İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden mezun olarak aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Namrun Orman Bölge Şefliğinde göreve başladım. Yedi sene bu bölge müdürlüğünün Mut, Erdemli gibi farklı yerlerinde orman bölge şefliği yaptım. Çalıştığım bölgeden de anlayacağınız gibi yüzlerce orman yangınında bulundum. İlerleyen yıllarda orman İşletme Müdürlüğü hatta Orman Bölge Müdürlüğüne kadar taşrada bulunan bütün görevlerde çalıştım. Büyük küçük yüzlerce yangının söndürülmesinde yangın idare amirliği yaptım. Özgeçmişimden kısaca bahsetmemin nedenine gelince; Meslek duyarlılığı ve doğa sevgisi diyelim. Gördüklerim karşısında panikteyim. Dilek yarımadası harika bir doğal güzellik ama her an kaybedilmekle yüz yüze. Her yanı ormanla kaplı koca bir yarımada. Ama yangın öncesi alınması gereken tedbirlerden hiç birisi alınmamış. Yarım adanın ucundan başlayacak bir yangın Söke’de son bulacaktır. Rüzgarı hiç eksik olmayan bir bölge olması nedeniyle yangın çıktığında durdurmak için şerit açılacak zaman olmayacak ve yangın hızla ilerleyecektir. Halbuki şimdiden yangın şeritleri açılsa şeritlerin iki tarafında yangına dayanıklı türler ile şeritler takviye edilse ve her yıl bu şeritler iki defa temizlense bir yangın çıktığında müdafa hattı hazır olur ve yangın savaşçıları ateşi bu siperlerde bekler. Alevler geldiğinde de itfaiye araçları ve arazözler ile hızlıca söndürürler. Buna karşı hemen şu savunmaya geçişecektir. Efendim milli parklara dokunulamaz. Biz dokunmazsak yangın yok eder. Burada başlayacak bir yangını sürekli batıdan esen bir rüzgar varken ne uçak nede helikopter söndüremez. Bu alanlarda mangal yakılması gibi ateşli piknik yapılmasına izin verilmesi tam bir cinayettir. Şahsi kanaatimce Dilek Yarımadası için orman yangınına karşı acil eylem planı yapılmalı ve hiç vakit kaybetmeden uygulanmaya geçilmelidir. Çünkü bu hali ile Dilek Yarımadası Milli Parkı yanmaya mahkümdür.