clock December 24,2023
Konut yapmak için zeytin kesilemez

Konut yapmak için zeytin kesilemez

Yasaya göre, koruma altında bulunan zeytin ağacının bulunduğu bölgede imara açılsa bile yapılaşma oranı alt yapı dahil yüzde 10’u geçemiyor

M.Ö. 4000 yıllarında ilk olarak Akdeniz havzasında görüldüğü tahmin edilen zeytin, bilinen en eski ağaç türlerindendir. Ana vatanı Güneydoğu Anadolu, Suriye ve Filistin bölgesi olarak bilinmektedir. Buradan Girit ve antik Yunan’a yayılıyor, oradan da tüm Akdeniz havzasına…

Özellikle ege bölgesinde yerel bitki örtüsünü oluşturan ağaçların en önemlisi zeytin ağacıdır. Zeytin ağacının tarihi en az insanlık tarihi kadar eskidir. Nuh Peygamber’in gönderdiği beyaz güvercin, ağzında zeytin dalı ile geri döner. O zamandan beri zeytin, barışın, huzurun ve düzenin simgesi olarak kabul edilir. Kuran-ı Kerim’de ve çok sayıda hadiste zeytinden övgü ile bahsediliyor ve zeytin ağacının kutlu, bereketli olduğu tasvir ediliyor. Ölümsüz ağaç olarak ta adlandırılan zeytin ağacı yılın her mevsiminde yeşil kalır. Mitolojide zeytinyağından öncelikle ışık kaynağı olarak yararlanılmış, daha sonra vücutta yumuşatma amacıyla kullanılmış, daha sonraları da bir gıda maddesi olarak sofralarımızda yer almıştır.

Türkiye’nin bitkisel yağ açığı vardır ve ithal ikame yağlarla bu açık giderilmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle zeytin ağaçlarından elde edilen zeytinyağının sağlıklı bir yağ olması ve ülkesel olarak yağ açığını önemli ölçüde kapatması nedeniyle, mutlaka korunması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gereklidir. Bunun için ülkemizde kanunlar yönetmelikler ve genelgeler yayınlanmaktadır.

3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’un ilk kelimesinin “ALELUMUM” (umuma mahsus)  ile başlıyor olması kanunun ne kadar eski olduğunu anlamamızı sağlayacaktır. Bu kanun 07.02.1939 tarihinde 4126 sayılı resmi gazetede yayımlanmış ve uygulamaya konulmuştur.

Bu kanunun anlayabileceğimiz anlamda asıl amacı;

Yabani zeytin, fıstıklık ve harnupluk ile sakız nevileri olan menengiç, buttum, yabani sakız, filistin sakızı ağaçlarını aşılayıp yetiştirecekler ile zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilik alanlarda gerekli temizlemeyi yapıp zeytin dikim alanları meydana getiren ve 5 yıl boyunca bu faaliyeti yerine getirdiği tespit edilen vatandaşlara tapularının devredilmesidir.

Bir diğer deyişle yabani haldeki (delice) zeytinliklerin vatandaşlar tarafından aşılanmak suretiyle ekonomiye kazandırılması, kamuya ait boş arazilerin zeytin dikilmek suretiyle ağaçlandırılmasının sağlanması ve bunları yapanlara da o zeytinliklerin tapularının verilmesidir. Bu şekilde sahibi olunan zeytinliklerin başka amaçla kullanılamayacağı, miras dahil hiçbir şekilde bölünemeyeceği kanunda açıkça ifade edilmiştir. Ağaçların sökülemeyeceği, kesilemeyeceği bunu yapanlara para cezası uygulanacağına hükmedilmiştir.

Zeytinlik alanlara zeytinyağı fabrikası ve küçük ölçekli zeytin salamura tesislerinin dışında her hangi bir yapılaşmaya gidilemeyeceği de özellikle bildirilmiştir.

İstisnai olarak;  Kamu hizmetine tahsis edilmiş veya fiilen bu amaçla kullanılan taşınmaz mallarda, kamu kurum ve kuruluşlarının hazırladıkları planlarda tarım dışı kullanıma ayrılmış alanlarda, deniz kıyı kenar çizgisine 2000 metre, tabii ve suni göl kıyı kenar çizgisine 500 metreden az mesafede bulunan alanlarda, 2565 sayılı askeri yasak bölgeler ve güvenlik bölgeleri kanununa göre 1 inci derecede askeri yasak bölge kapsamına giren yerlerde, 2863 sayılı kültür ve tabiat varlıklarını koruma kanunu kapsamında bulunan yerlerde, 3083 sayılı sulama alanlarında arazi düzenlenmesine dair tarım reformu kanununa göre uygulama alanı ilan edilen yerlerde bu kanun hükümlerinin uygulanmayacağı bildirilmektedir.

 

Kanuna bağlı olarak yayımlanan yönetmelik ve talimatlarda;

- Orman sınırları dışında kalan ve 1 dekar (1000m2) alanda en az 10 adet kültür çeşidi ve yabani zeytin bitkisinin bulunduğu alan, zeytinlik saha olarak tanımlanmaktadır.

- Belediye sınırları içerisinde imara uygulamasının gerekli olduğu durumlarda alt yapılar dahil tüm yapı alanı, zeytinlik alanın yüzde 10 unu geçemez.

- Tapu vasfı zeytinlik olmayan ancak üzerinde zeytin ağaçları bulunan ve tapu vasfı zeytinlik olan ancak üzerinde zeytin ağaçları bulunmayan alanlarda da adı geçen kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

- Zeytinlik alanlarda 5403 sayılı toprak koruma ve arazi kullanım kanunu hükümleri değil, özel kanun niteliği taşıması nedeniyle 3573 sayılı zeytincilik kanunu hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım zeytincilik mevzuatı halen geçerliliğini sürdürmekte ve Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından uygulanmaktadır.

Ancak bir ziraat mühendisi olarak şahsi fikirlerimi paylaşacak olursam, “Tapu vasfı zeytinlik olmayan ancak üzerinde zeytin ağaçları bulunan ve tapu vasfı zeytinlik olan ancak üzerinde zeytin ağaçları bulunmayan alanlarda da adı geçen kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir” maddesine kısmen katılmıyorum.

Kanunun amacı yabani zeytinlikleri ıslah ettirmek ve bunu yapan vatandaşlara sahiplendirmektir. Bu şekilde sahiplenilen zeytinliklere kanun sonuna kadar uygulansın. Ancak üzerinde başka bir bitki ya da ağaç yetiştirmekte iken bir diğer deyişle şeftaliyi söküp zeytin diken ya da boş tarlasına zeytin diken vatandaşlara aynı kanunun uygulanmasına itiraz ediyorum. Bu vatandaşın günahı ne?

Bir kısım insanlar bana mutlaka kızacaklardır. Ancak dedeleri tarafından ıslah edilerek sahiplenilen zeytinliklerden, imara açılan sitelerdeki daire ve villaların yarısı, işte bu kanuna göre zeytinlik sahibi olan dedelerin zengin torunlarına aittir. Bu sahalar kanuna göre imara açılmaması gerekirken ya da en fazla % 10 luk kısmı açılması gerekirken, ranta kurban gitmesinde ne yazık ki belediyelerin ve tarım teşkilatlarının suçu vardır. Tarım geliri, arazi rantıyla yarışamamaktadır.

Şehre yakın zeytinliklerde hal böyle iken atadan kalan ya da satın aldığı araziye zeytin diken kişi o araziye bırakın villayı,  prefabrik bir kulübe bile koyamamaktadır.

Genel olarak bakacak olursak açık arazide çalışanlar çok iyi bilir, ihtiyaç gidermek isterse çalı dibi taşlamak zorundadır. Çoğu zaman elini yıkayacak su bile bulamaz. İşte o ellerle zeytini toplamaya devam etmek zorundadır. Yemek hazırlayacak yer yoktur. Bir sıcak çay hazırlamak istese o da nafile çünkü açık arazide bunu yapmak çok zordur.  

Bu nedenle ısrarla söylüyorum, sadece zeytinlikler değil her arazinin içine bu ihtiyaçları (WC, lavabo, mutfak) karşılayacak bir küçük yapıya devletimizin izin vermesi gerekmektedir. Kastettiğim arazileri talan eden hobi bahçeleri şeklinde bir yapılaşma değil tabi ki.

Zeytinlik satın alırken ya da arazimize zeytin dikerken yukarıda saydığım konulara dikkat etmemiz lazım.

Yanıt Bırak

Yanıtı İptal Et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.

Bizi Takip Edin

Anket

vote-image

Hangi haber sitesini daha sık kullanıyorsunuz?

17%
83%

Önemli Kategoriler

Son Yorumlar

  • user tarafından Sabiha

    Muhteşem yorummmm

    quoto
  • user tarafından Kuşadalı vatandaş

    by Serkan diye saçma sapan bir restoran meyhane yaptılar milli parkın içine!!!!!! Çok lazımdı sanki?????? by Serkan nedir ya? Serkan kim?? Gitmiş aynı adam şimdi de Karasu koyunda da plajın üstüne denize sıfır kalana kadar şemsiyeler şezlonglar koymuş parayla veriyor. Böyle bir saçmalık var mı ya????

    quoto
  • user tarafından Bahattin Karakaya

    Merhaba, Kuşadası’nda Bir Ağustos tarihinden itibaren misafir olarak kalmaktayım. Daha önceki yıllarda da tatil amaçlı bulundum. Kuşadası’na her gelişimde Dilek Yarım Adası Milli parkına da gitmekteyim. 52 yıl önce İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden mezun olarak aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Namrun Orman Bölge Şefliğinde göreve başladım. Yedi sene bu bölge müdürlüğünün Mut, Erdemli gibi farklı yerlerinde orman bölge şefliği yaptım. Çalıştığım bölgeden de anlayacağınız gibi yüzlerce orman yangınında bulundum. İlerleyen yıllarda orman İşletme Müdürlüğü hatta Orman Bölge Müdürlüğüne kadar taşrada bulunan bütün görevlerde çalıştım. Büyük küçük yüzlerce yangının söndürülmesinde yangın idare amirliği yaptım. Özgeçmişimden kısaca bahsetmemin nedenine gelince; Meslek duyarlılığı ve doğa sevgisi diyelim. Gördüklerim karşısında panikteyim. Dilek yarımadası harika bir doğal güzellik ama her an kaybedilmekle yüz yüze. Her yanı ormanla kaplı koca bir yarımada. Ama yangın öncesi alınması gereken tedbirlerden hiç birisi alınmamış. Yarım adanın ucundan başlayacak bir yangın Söke’de son bulacaktır. Rüzgarı hiç eksik olmayan bir bölge olması nedeniyle yangın çıktığında durdurmak için şerit açılacak zaman olmayacak ve yangın hızla ilerleyecektir. Halbuki şimdiden yangın şeritleri açılsa şeritlerin iki tarafında yangına dayanıklı türler ile şeritler takviye edilse ve her yıl bu şeritler iki defa temizlense bir yangın çıktığında müdafa hattı hazır olur ve yangın savaşçıları ateşi bu siperlerde bekler. Alevler geldiğinde de itfaiye araçları ve arazözler ile hızlıca söndürürler. Buna karşı hemen şu savunmaya geçişecektir. Efendim milli parklara dokunulamaz. Biz dokunmazsak yangın yok eder. Burada başlayacak bir yangını sürekli batıdan esen bir rüzgar varken ne uçak nede helikopter söndüremez. Bu alanlarda mangal yakılması gibi ateşli piknik yapılmasına izin verilmesi tam bir cinayettir. Şahsi kanaatimce Dilek Yarımadası için orman yangınına karşı acil eylem planı yapılmalı ve hiç vakit kaybetmeden uygulanmaya geçilmelidir. Çünkü bu hali ile Dilek Yarımadası Milli Parkı yanmaya mahkümdür.

    quoto