Kuşadası Kadın Platformu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararını protesto için bir kez daha meydana indi
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tarihi olarak açıklanan 1 Temmuz’a sayılı günler kala Kuşadalı kadınlar kararlılıklarını göstermek için yeniden meydana indi. Bu konudaki Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için Danıştay’da dava açan Kuşadası Kadın Platformu tarafından “Vazgeçmiyoruz” başlığı adı altında düzenlenen etkinlikte, sözleşme ile ilgili yanlış bilinen gerçekler rakamlarla açıklandı. Denizbank önünde düzenlenen eylemde söz alan konuşmacılar, Kadın Platformunun İstanbul Sözleşmesi’nin sürdürülmesi yolundaki mücadelelerini sonuna kadar sürdüreceklerini duyurdular.
Kadın Platformu’nun “Vazgeçmiyoruz” buluşmasında, sözleşme ile ilgili yanlış bilinen gerçekler de şöyle ifade edildi:
“PEKİ DOĞRUSU NE YANLIŞI NEDİR BU SÖZLEŞMENİN!
(YANLIŞ): Sözleşme yüzünden şiddet artmıştır!
(DOĞRU): Yanlış! Sözleşme şiddeti arttırmamış, görünür kılmıştır. Kadın cinayetleri 2002’den 2009’a yüzde 1400 arttı. Oysa İstanbul Sözleşmesi 2014’te yürürlüğe girdi.
Y: Sözleşme erkekleri mağdur ediyor!
D: Yanlış! Sözleşmede şiddet uygulamayan erkeklerle ilgili bir yaptırım yok. Evden uzaklaştırılanlar, şiddet uygulayan, tehdit eden, suçlu erkekler.
Y: Sözleşme geleneksel aile yapısını bozuyor, yuva yıkıyor!
D: Yanlış! Sözleşmede aileye dair bir düzenleme yok. Ev içi şiddeti önleme ve mağduru koruma için kurulacak mekanizmalardan ve çıkarılacak yasalardan hane içindeki herkesin yararlanmasını içeriyor.
Y: Sözleşme yüzünden kadınlar kafasına göre koruma talebi alıyor; bunun bir sınırı olmalı.
D: Yanlış! 2019 yılında kadınların 41 bin 383 koruma başvurusu reddedildi. Koruma talebi verilmediği için onlarca kadın şiddete uğradı, öldürüldü.
Y: Toplumun büyük çoğunluğu sözleşmeden rahatsız, iptal edilmesini istiyor.
D: Yanlış! Araştırmalara göre İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesini isteyenleri oranı toplumun yüzde 17’si. Yüzde 63 sözleşmeden yana.
Y: Sözleşme dış güçlerce hazırlanmıştır. Yerli ve milli değildir.
D: Yanlış! Sözleşmeyi hazırlayan 8 kişi arasında Türkiyeli bir akademisyen de var ve Tüm kadın Sivil Toplum Kuruluşları da hazırlık sürecine dahil oldu. Sözleşme dönemin C. Başkanı Abdullah Gül, Başbakanı R.T Erdoğan, Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu tarafından imzalandı ve TBMM’de tüm partilerin onayıyla uygun bulundu.
Y: Sözleşme eşcinselliği teşvik ediyor.
D: Yanlış! Eşcinselliği öven ya da kınayan bir maddesi yok. Şiddete maruz kalan kimseye, cinsel kimliği-yönelimine göre de ayrımcılık yapılamaz ve asla şiddete gerekçe olamaz diyor.
Y: Sözleşmeye dünyada her yerden tepkiler var.
D: Yanlış! Sözleşme şu ana kadar 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalandı. İmzacı ülke sayısı sürekli artıyor.
Y: Sözleşme dinimize, kültürümüze aykırı; bize uymuyor.
D: Yanlış! Sözleşmede dine dair hiçbir madde yok. Aksine hiç kimseye dini inancından ötürü de ayrımcılık yapılamayacağının altını çiziyor.
Y: Sözleşme boşanmaları arttırıyor.
D: Yanlış! Evlenme ya da boşanmayı teşvik edici hiçbir madde yok. Boşanmaların başlıca nedeni sözleşmeler değil, aile içindeki erkek şiddeti.
Y: Sözleşme kadına süresiz nafaka hakkı veriyor, erkekleri mağdur ediyor.
D: Sözleşmede nafaka ile ilgili herhangi madde bulunmuyor. Erkekler tarafından da talep edilebilen bir hak olan yoksulluk nafakası, Medeni Kanunun 175 inci maddesiyle düzenleniyor ki onun da miktarı yalnızca aylık 370 TL’dir.
Y: Sözleşme toplumu cinsiyetsizleştiriyor.
D: Yanlış! Sözleşme cinsiyetin bir şiddet gerekçesi olmasını yasaklıyor.
Y: Sözleşme yüzünden sadece kadının beyanıyla, başka hiçbir delil olmaksızın erkek hapse atılmaktadır.
D: Yanlış! Sözleşmede kadının beyanıyla verilen tek karar koruma ve tedbir kararıdır; beyanla verilen hapis kararı yoktur.
Eşitlik, özgürlük ve her türlü şiddete karşı mücadele yürüten kadınlara, kadın kurumlarına ve örgütlerine gün geçtikçe baskılar artıyor. Bu baskılardan yılmıyoruz! Biz bu Kararı Kabul Etmiyoruz! İstanbul Sözleşmesinden Vazgeçmiyoruz!
Yanıt Bırak
Yanıtı İptal EtPopüler Haberler
Anket

Hangi haber sitesini daha sık kullanıyorsunuz?
Güncel
Son Yorumlar
-
tarafından Sabiha
Muhteşem yorummmm
-
tarafından Kuşadalı vatandaş
by Serkan diye saçma sapan bir restoran meyhane yaptılar milli parkın içine!!!!!! Çok lazımdı sanki?????? by Serkan nedir ya? Serkan kim?? Gitmiş aynı adam şimdi de Karasu koyunda da plajın üstüne denize sıfır kalana kadar şemsiyeler şezlonglar koymuş parayla veriyor. Böyle bir saçmalık var mı ya????
-
tarafından Bahattin Karakaya
Merhaba, Kuşadası’nda Bir Ağustos tarihinden itibaren misafir olarak kalmaktayım. Daha önceki yıllarda da tatil amaçlı bulundum. Kuşadası’na her gelişimde Dilek Yarım Adası Milli parkına da gitmekteyim. 52 yıl önce İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden mezun olarak aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Namrun Orman Bölge Şefliğinde göreve başladım. Yedi sene bu bölge müdürlüğünün Mut, Erdemli gibi farklı yerlerinde orman bölge şefliği yaptım. Çalıştığım bölgeden de anlayacağınız gibi yüzlerce orman yangınında bulundum. İlerleyen yıllarda orman İşletme Müdürlüğü hatta Orman Bölge Müdürlüğüne kadar taşrada bulunan bütün görevlerde çalıştım. Büyük küçük yüzlerce yangının söndürülmesinde yangın idare amirliği yaptım. Özgeçmişimden kısaca bahsetmemin nedenine gelince; Meslek duyarlılığı ve doğa sevgisi diyelim. Gördüklerim karşısında panikteyim. Dilek yarımadası harika bir doğal güzellik ama her an kaybedilmekle yüz yüze. Her yanı ormanla kaplı koca bir yarımada. Ama yangın öncesi alınması gereken tedbirlerden hiç birisi alınmamış. Yarım adanın ucundan başlayacak bir yangın Söke’de son bulacaktır. Rüzgarı hiç eksik olmayan bir bölge olması nedeniyle yangın çıktığında durdurmak için şerit açılacak zaman olmayacak ve yangın hızla ilerleyecektir. Halbuki şimdiden yangın şeritleri açılsa şeritlerin iki tarafında yangına dayanıklı türler ile şeritler takviye edilse ve her yıl bu şeritler iki defa temizlense bir yangın çıktığında müdafa hattı hazır olur ve yangın savaşçıları ateşi bu siperlerde bekler. Alevler geldiğinde de itfaiye araçları ve arazözler ile hızlıca söndürürler. Buna karşı hemen şu savunmaya geçişecektir. Efendim milli parklara dokunulamaz. Biz dokunmazsak yangın yok eder. Burada başlayacak bir yangını sürekli batıdan esen bir rüzgar varken ne uçak nede helikopter söndüremez. Bu alanlarda mangal yakılması gibi ateşli piknik yapılmasına izin verilmesi tam bir cinayettir. Şahsi kanaatimce Dilek Yarımadası için orman yangınına karşı acil eylem planı yapılmalı ve hiç vakit kaybetmeden uygulanmaya geçilmelidir. Çünkü bu hali ile Dilek Yarımadası Milli Parkı yanmaya mahkümdür.