71 yaşındaki mühendisin karısı, eşinin tatil sırasında Kuşadası’nda zehirlendiğini ve felç olduğunu iddia ederek bağış topluyor…
BBC tarafından gündeme getirilen habere göre, İskoçya'da yaşayan 71 yaşındaki Malcolm Brown, Eylül 2020'de eşiyle birlikte iki haftalık bir tatil için Kuşadası'na geldi. Brown, burada yediği yemekten zehirlendiğini ve boyundan aşağısının felç olduğunu anlattı.
Brown, zehirlenmenin ardından ilk önce bacaklarının çalışmadığını fark etti. BBC’ye göre çift, süpermarketten aldıkları peynirden zehirlendiklerini düşünüyor. Malcolm Brown, peyniri yedikten sonra hastalandığını söylüyor. Eşi Janis ise bu peynirden yemediğini ve kendisine bir şey olmadığını belirtiyor.
Habere göre ertesi gün bu peyniri ikram ettikleri bir arkadaşlarının da zehirlenmiş olması çiftin kuşkularını artırıyor.
Tatilin ardından Edinburgh'a döndüklerinde Malcolm, parmaklarında bir karıncalanma, bacakların da ise "zayıflık ve tuhaf bir his" hissettiğini söyledi:
"Arabayı park ettim, çıktım ve eve giden yolda sırtüstü düştüm. Yerden kalkamadım. Janis beni çevirmeyi başardı ve karnımın üzerinde süründüm. Sonra ellerim tutmadığı için kıyafetlerimi giyememeye başladım. Bu dönemde Janis beni giydirmek zorunda kaldı.
"Kaşığı ağzıma götüremiyor, su ısıtıcısını dik olarak tutamıyordum. İşte o zaman susuz kalmaktan daha ciddi bir sorun olabileceğini düşündüm. Durumum hızla kötüleşiyordu, bana neler olduğunu anlamıyor ve bu beni korkutuyordu."
Janis de Malcolm'un boyundan aşağısının felç olduğunu görmeyi "korkunç" olarak tanımladı: "Çaresiz, devasa bir bebek gibi düşecek ve yataktan kaldırılması gerekecekti. Kızlarımızın onu görmesine yaklaşık dokuz ay izin verilmedi. Tam bir kabus gibiydi. Covid kısıtlamaları nedeniyle benim de beş ay boyunca Malcolm'u görmeme izin verilmedi."
İskoç çift, bu hikaye ile tüm yaşananlardan Kuşadası tatilini sorumlu tutarak ülke genelinde bir bağış kampanyası başlattı. Brown’lar Türkiye ve Kuşadası hakkında soru işaretleri doğuran kampanya ile ceplerini doldururken, sözü edilen tarihlerde İskoç çiftin iddia ettiği gibi bir zehirlenme olayının yaşanmadığı belirlendi.
Malcolm Brown’ın yaşadıklarının Kuşadası ile ilişkilendirilmemesi gerektiğine dikkat çeken Sağlık Turizmi Derneği yöneticileri, buradaki amacın çiftin seyahat sigortasından yüklü bir tazminat koparmak olduğunu söylediler. Dernek yöneticileri de sözü edilen tarihlerde Kuşadası'nda hiç bir sağlık kuruluşuna iddia edildiği gibi bir zehirlenme başvurusunun yapılmadığına vurgu yaparak, "Ortada anlatıldığı gibi bir zehirli peynir satışı olsa, çok fazla insanın etkilenmesi gerekirdi. Ancak o dönemlerde yaşanmış bir vaka yok. Belli ki amaçları farklı. Hem bağış, hem de sigorta tazminatı ile para kazanmayı planlamışlar" diye konuştular.
Yanıt Bırak
Yanıtı İptal EtPopüler Haberler
Anket

Hangi haber sitesini daha sık kullanıyorsunuz?
Güncel
Son Yorumlar
-
tarafından Sabiha
Muhteşem yorummmm
-
tarafından Kuşadalı vatandaş
by Serkan diye saçma sapan bir restoran meyhane yaptılar milli parkın içine!!!!!! Çok lazımdı sanki?????? by Serkan nedir ya? Serkan kim?? Gitmiş aynı adam şimdi de Karasu koyunda da plajın üstüne denize sıfır kalana kadar şemsiyeler şezlonglar koymuş parayla veriyor. Böyle bir saçmalık var mı ya????
-
tarafından Bahattin Karakaya
Merhaba, Kuşadası’nda Bir Ağustos tarihinden itibaren misafir olarak kalmaktayım. Daha önceki yıllarda da tatil amaçlı bulundum. Kuşadası’na her gelişimde Dilek Yarım Adası Milli parkına da gitmekteyim. 52 yıl önce İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden mezun olarak aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Namrun Orman Bölge Şefliğinde göreve başladım. Yedi sene bu bölge müdürlüğünün Mut, Erdemli gibi farklı yerlerinde orman bölge şefliği yaptım. Çalıştığım bölgeden de anlayacağınız gibi yüzlerce orman yangınında bulundum. İlerleyen yıllarda orman İşletme Müdürlüğü hatta Orman Bölge Müdürlüğüne kadar taşrada bulunan bütün görevlerde çalıştım. Büyük küçük yüzlerce yangının söndürülmesinde yangın idare amirliği yaptım. Özgeçmişimden kısaca bahsetmemin nedenine gelince; Meslek duyarlılığı ve doğa sevgisi diyelim. Gördüklerim karşısında panikteyim. Dilek yarımadası harika bir doğal güzellik ama her an kaybedilmekle yüz yüze. Her yanı ormanla kaplı koca bir yarımada. Ama yangın öncesi alınması gereken tedbirlerden hiç birisi alınmamış. Yarım adanın ucundan başlayacak bir yangın Söke’de son bulacaktır. Rüzgarı hiç eksik olmayan bir bölge olması nedeniyle yangın çıktığında durdurmak için şerit açılacak zaman olmayacak ve yangın hızla ilerleyecektir. Halbuki şimdiden yangın şeritleri açılsa şeritlerin iki tarafında yangına dayanıklı türler ile şeritler takviye edilse ve her yıl bu şeritler iki defa temizlense bir yangın çıktığında müdafa hattı hazır olur ve yangın savaşçıları ateşi bu siperlerde bekler. Alevler geldiğinde de itfaiye araçları ve arazözler ile hızlıca söndürürler. Buna karşı hemen şu savunmaya geçişecektir. Efendim milli parklara dokunulamaz. Biz dokunmazsak yangın yok eder. Burada başlayacak bir yangını sürekli batıdan esen bir rüzgar varken ne uçak nede helikopter söndüremez. Bu alanlarda mangal yakılması gibi ateşli piknik yapılmasına izin verilmesi tam bir cinayettir. Şahsi kanaatimce Dilek Yarımadası için orman yangınına karşı acil eylem planı yapılmalı ve hiç vakit kaybetmeden uygulanmaya geçilmelidir. Çünkü bu hali ile Dilek Yarımadası Milli Parkı yanmaya mahkümdür.