Bu haftaki köşe yazımda ülkemizde gündemi oluşturan ve ciğerimizi yakan orman yangınlarından bahsedeceğim.
En son çıkan haberlere ve Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 28-29-30 Temmuz 2021 tarihlerinde 24 ilde 81 farklı noktada orman yangını çıkmıştır. 70 noktada yangının kontrol altına alındığı 11 yangının ise devam ettiği bilgisi verildi.
Hayatını kaybeden insanların yanında birçok evcil ve yaban hayvanı ve birçok canlı yaşamını yitirdi. Binlerce hektarlık ormanlık alanı ve ağaçlar yok oldu. Sadece ormanlık alanlar değil turizm tesisleri, konutlar, ahırlar, seralar ve tarım arazileri de yangınlardan nasibini aldı ve almakta.
Bir ormanın oluşmasının 40-50 yılı bulduğu düşünülürse bu ülkemiz açısından çok acı ve vahim bir durumdur.
Yangınların sebepleri tartışılmakla birlikte bir şekilde insan eliyle gerek bilerek ve gerekse kaza ile yakıldığı aşikârdır. Elektrik kontağı, yüksek gerilim hatları gibi çeşitli teknik nedenleri bir tarafa bırakırsak hava şartları, sıcaklık ve rüzgâr da yangının yayılmasının ana sebeplerindendir.
Bilinçli bir sabotaj yapılacaksa içinde bulunduğumuz günlerde olduğu gibi aşırı sıcak ve rüzgârlı günler seçilerek ve birçok noktada aynı anda başlatarak elimizi kolumuzu bağlamaktadırlar.
Ülkemizde orman yangını ile mücadele imkânlarının az ya da yeterli olup olmadığı, uçak sayısı, helikopter sayısı, arazöz sayısı, dozer ve işçi sayıları tartışılıyor olsa da bence en önemli unsur eğitimli insandır.
Yangınla mücadele için alınması gereken tedbirler her zaman konuşuluyor ve çeşitli yöntemlerle uyarılar yapılıyor olsa da bir sigara izmariti binlerce hektarlık alanı yok edebiliyor.
İnsan eğitimi, yangın çıkmaması için alınacak tedbirlerle birlikte yangın esnasında alınması gereken tedbirler de çok önemlidir. Ben bu yazımda daha çok yangın söndürmede ihtiyaç duyulan su konusundan bahsedeceğim.
2006 yılında İzmir Selçuk ilçesinden başlayarak, Kuşadası kirazlı köyüne kadar yayılan 400 hektara yakın ormanlık alanın ve zeytinliğin yok olduğu yangına bizzat şahit oldum ve tarım müdürü olmam nedeniyle yangının her noktasında kaymakamlık ve orman teşkilatıyla birlikte çalıştım. Allah o günleri tekrar göstermesin. O yangında orman teşkilatının çalışanları arazözler, uçak ve helikopterler görev almıştı. Bunu yanında yangının milli parka ulaşmasını engelleyen bizzat Kuşadası çiftçileri olmuştur. Çiftçiler arazi sulamada kullandıkları su tankerleriyle arazözlere su taşıdılar. O dönemde yangın alanına en yakın olan zamanın Başbakanı Tansu Çiller in çiftliğinde yüzme havuzu olduğunu öğrendik. Arazözlere su sağlamak için çiftliğin kapısını kırarak havuzdan arazözlere su temin etmiştik. Aksi halde yakınlarda başka bir su kaynağı, göl gölet bulunmadığı için arazözlerin denize kadar inmesi gerekiyordu.
Halen mevcut olan Kirazlı göleti, Davutlar göleti ve Bahçecik boğazındaki göletin kurulmasına aslında bu yangın sebep olmuştur. Buradan anlaşılacağı üzere mutlaka ve mutlaka yağmur sularını tutacak irili ufaklı göletlerin yapılmasına devam edilmelidir. Bu göletler orman yangınlarında bir su kaynağı, yaban hayvanları için içme suyu kaynağı, yeraltı suları için besleyici bir kaynak durumundadır.
Kışa aylarında yağan yağmurlar derelerde boşa akıyor ve denizlerde kaybolup gidiyor. Bu konu o yıllarda çok tartışılmış zamanın valisi gölet kampanyası başlatmış ve Kuşadası’na özel idare kaynaklarıyla 3 tane gölet yapılmıştır. Kuşadası’nda kış aylarında yağmur sularını denize taşıyan yaklaşık 20 tane dere tespit edilmiştir. Bu derelerin sadece 3 tanesi üzerine gölet kurulmuş diğerleri bütçe yetersizliği ve özel idarelerin kapanması nedeniyle kurulamamıştır. Özel idarelerin kapanmasıyla birlikte bu görev Büyükşehir belediyelerine bırakılmıştır. Büyükşehir belediyelerinin mutlaka ver mutlaka bu konuda kaynak ayırmalarında yarar vardır.
Ne kadar makine ve ekipmanınız olursa olsun, su yoksa orman yangınlarıyla mücadele edemezsiniz. Su hayatımızın her döneminde ne kadar önemliyse orman yangınları ve diğer tüm yangınlar için önemlidir.
Sağlıcakla Kalın.
Hasan GÖÇMEN
Ziraat Mühendisi
Yanıt Bırak
Yanıtı İptal EtPopüler Haberler
Anket

Hangi haber sitesini daha sık kullanıyorsunuz?
Güncel
Son Yorumlar
-
tarafından Sabiha
Muhteşem yorummmm
-
tarafından Kuşadalı vatandaş
by Serkan diye saçma sapan bir restoran meyhane yaptılar milli parkın içine!!!!!! Çok lazımdı sanki?????? by Serkan nedir ya? Serkan kim?? Gitmiş aynı adam şimdi de Karasu koyunda da plajın üstüne denize sıfır kalana kadar şemsiyeler şezlonglar koymuş parayla veriyor. Böyle bir saçmalık var mı ya????
-
tarafından Bahattin Karakaya
Merhaba, Kuşadası’nda Bir Ağustos tarihinden itibaren misafir olarak kalmaktayım. Daha önceki yıllarda da tatil amaçlı bulundum. Kuşadası’na her gelişimde Dilek Yarım Adası Milli parkına da gitmekteyim. 52 yıl önce İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesinden mezun olarak aynı yıl Orman Genel Müdürlüğü Mersin Orman Bölge Müdürlüğü Mersin Orman İşletme Müdürlüğü Namrun Orman Bölge Şefliğinde göreve başladım. Yedi sene bu bölge müdürlüğünün Mut, Erdemli gibi farklı yerlerinde orman bölge şefliği yaptım. Çalıştığım bölgeden de anlayacağınız gibi yüzlerce orman yangınında bulundum. İlerleyen yıllarda orman İşletme Müdürlüğü hatta Orman Bölge Müdürlüğüne kadar taşrada bulunan bütün görevlerde çalıştım. Büyük küçük yüzlerce yangının söndürülmesinde yangın idare amirliği yaptım. Özgeçmişimden kısaca bahsetmemin nedenine gelince; Meslek duyarlılığı ve doğa sevgisi diyelim. Gördüklerim karşısında panikteyim. Dilek yarımadası harika bir doğal güzellik ama her an kaybedilmekle yüz yüze. Her yanı ormanla kaplı koca bir yarımada. Ama yangın öncesi alınması gereken tedbirlerden hiç birisi alınmamış. Yarım adanın ucundan başlayacak bir yangın Söke’de son bulacaktır. Rüzgarı hiç eksik olmayan bir bölge olması nedeniyle yangın çıktığında durdurmak için şerit açılacak zaman olmayacak ve yangın hızla ilerleyecektir. Halbuki şimdiden yangın şeritleri açılsa şeritlerin iki tarafında yangına dayanıklı türler ile şeritler takviye edilse ve her yıl bu şeritler iki defa temizlense bir yangın çıktığında müdafa hattı hazır olur ve yangın savaşçıları ateşi bu siperlerde bekler. Alevler geldiğinde de itfaiye araçları ve arazözler ile hızlıca söndürürler. Buna karşı hemen şu savunmaya geçişecektir. Efendim milli parklara dokunulamaz. Biz dokunmazsak yangın yok eder. Burada başlayacak bir yangını sürekli batıdan esen bir rüzgar varken ne uçak nede helikopter söndüremez. Bu alanlarda mangal yakılması gibi ateşli piknik yapılmasına izin verilmesi tam bir cinayettir. Şahsi kanaatimce Dilek Yarımadası için orman yangınına karşı acil eylem planı yapılmalı ve hiç vakit kaybetmeden uygulanmaya geçilmelidir. Çünkü bu hali ile Dilek Yarımadası Milli Parkı yanmaya mahkümdür.